Kaptanın Seyir Defteri "Eleanor D" Bölüm 2

Point Lynas Anchorage - 13 Temmuz 2014

Ayın 9'unda sabah saatlerinde demirledik, Bugün demirde ki son günümüz, gece 03:30da demir alıp
pilot istasyonuna doğru seyire başlayacağız. 2.5 saatlik uzaklıkta olmasına rağmen kaptanımız 5 saat önceden demir almamızı uygun gördü. 
Hava temmuz ayı olmasına rağmen oldukça serin, akşamları polarsız durmak pek mümkün değil, dün tipi şeklinde yağmur yağıyordu bugün ise günlük güneşlik...
Dün Rescue Boat (kurtarma botu) ile talim yaparken suya indirdiğimiz de kıç taraftan battığını fark ettim, ikinci kaptanı uyarmam ile birlikte ufak bir can pazarı yaşadık. 4te 2'si suya batmışken vinç kancalarını takmayı başardık ve rescue botu terk edip çarmıhtan gemiye geri tırmandık, kollarım hala ağrıyor, diğer yandan yarın bizim için oldukça yoğun ve yorucu geçecek aslında kaldığımız süre boyunca yoğun geçeceğine eminim. 
Gemi vukuatlı olduğu için pek çok denetlemeye maruz kalacak ve isterlerse gemiyi tutuklayabilecekleri pek çok seçenekleri olacak. Gemi kaptanı ve şirket dışında hiçbirimiz bu olasılıktan rahatsız değiliz açıkçası ne de olsa hiç birimizin can emniyetinin olmadığı bir gemide limanda kalmak seyirde olmaktan iyidir. 
Bana gelince, yaptığım hesaplar doğrultusun da istediğim motosiklete ulaşabilmem(ULAŞAMADI) ve aileme 3-4 ay idare edebilecek maddiyatı sağlayabilmem(SAĞLAYAMADI) için aralık hatta ocak ayına kadar gemi de kalmam(KALAMADI) gerektiğini fark ettim. Kasım ayını zar zor gözüme kestirmişken aralık ayı beni oldukça zorlayacak, sevdiğim insanları da öyle fakat diğer yandan oldukça rahat edeceğim(EDEMEDİ). Sanırım eylül ayı içerisinde kesin kararımı vereceğim, Eğer 2-3 ay burada kalırsa gemi (KALMADI) Aralık hatta ocağı bile rahatlıkla bekleyebilirim gemiden ayrılmak için. Sabretmeye ve Özlemeye devam!

Liverpool - 23 Temmuz 2014

Ayın 14'ünde saatler süren bir manevra üzerine yanaştık, 15'inde tahliyemiz başladı ve 20'sine kadar yağmur sebebiyle pek hızlı tahliye edemiyorduk fakat şu son 3 gün ingiltere tarihinde görülmemiş derecede sıcak olması, yükün tamamının tahliyesine sebep oldu. Hesap ettiğimizden daha erken kalkacağız sanırım. Peki bu 9 günde neler oldu? en önemlisi port state control yaptığı denetleme sonucu daha önce de söylediğim gibi geminin seyire elverişsiz olduğuna karar verdi ve tutukladı , bu her şeyi daha da zora sokuyor. Diğer yandan gemimiz yine buradan hurda yükleyip Türkiye ye gidecek.
can yeleğini nasıl giyeceğini bilmeyen bir kaptanımız var!
daha üzerinden bir gün geçmeden Türkiye'de haberlere konu olduk, o günden beri oldukça yorucu bir tempoda çalışıyoruz. Şimdiden tükenmiş durumdayım
Liverpool hakkında ki gözlemlerime gelince, mutlaka ama mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir şehir, özellikle müzik ile aranız iyiyse burası yaşanacak en uygun yer sizin için. Hep duyardım "ingilizler soğuk, ters insanlar." alakası yok ! oldukça nazik, kibar ve sıcak insanlar. Alışveriş yaptığınız mağazanın kasiyeri bile ufak bir muhabbet etmeden sizi kasadan bırakmıyor. Etrafınıza baktığınızda güler yüzlü insanlar görüyorsunuz, şehirde bir canlılık hakim. mimari bir o kadar medeniyetten uzak buram buram tarih kokuyor. Aslında buradan gitmeyi hiç istemiyorum, şimdiye kadar bir ilk bu benim için. 

Biscay Körfezi - 04 Ağustos 2014

Yorucu geçen liverpool maceramızdan sonra yeniden seyirdeyiz, biraz olsun dinlenebildim. Yaklaşık 9 gün sonra Türkiye'ye varmış olacağız. Geminin Türk personeli genelinde sabırsızlık ve heyecan hakim. Hepimize ilaç gibi gelecek bir sefer olduğu kesin. Liverpool kalkışımız esnasında bize rehberlik eden pilot, oldukça kötüydü, saatler süren ve defalarca kıyı şeridiyle kurulan temaslar ve alınan hasarlar üzerine kalkış yapabildik. Gemi kaptanımızla aramız gün be gün bozulmakta, Türkiye' de gemiden ayrılmasını ümit ediyoruz. Sanırım şuan için gemi huzurunu bozan tek etken kendisi. Bilumum plastik ve yağları denize dökme kararı almışken ikinci kaptanın baskısı sayesinde bu fikirden vazgeçirip çöpleri yakmaya karar verdik. Neyse uyuyorum ben! 

Hereke - 15 Ağustos 2014

14 günden bu yana her gece yazıcam diye diye yazamadım, hayatımın en ilginç ve yoğun iki haftasıydı diyebilirim. Liverpool kalkışımızdan 3 günlük seyir sonrası cebeli tarık boğazında yakıt için 5-6 saatliğine demirledik, artık akdeniz sularına girmiştik ve pek çoğunuzun anlayamayacağı bir mutluluk, bir huzur vardı hepimizde, babanın evde olması gibi güven verici bir his. Yakıt alıp tekrar seyire koyulduktan sonra Tunus ve Sicilya arasından geçerken telefon çeksin diye rotamızı kıyı kesimine yakın çizdik. Sicilyanın güney doğusunda vardiyamın sonlarına doğru bir anda iskele taraftan(sol), yağmur gibi balıkçı teknesi akını başladı. Rotada ufak bir ince ayar sonrası hepsini bir ara aramızda ki mesafe 100metreye kadar düşmüştü. Tam her şey düzeldi derken beni geçmekte olan tanker bir anda iskeleye dönmeye başlamış önüme kırmıştı, O an büyük bir risk alıp sancak alabanda ile gemiyi yaklaşık 60 derece sancağa döndürdüm, tankerden uzaklaşmış, rotadan fevkalade sapmıştım fakat yapılacak daha iyi bir manevra olduğunu sanmıyorum. Bacaklarım tir tir titriyordu, tankeri telsizden çağırıp güzelce bir fırçaladıktan sonra sakinleşmek için sigara paketini elime aldım. az önce ağzına kadar dolu olan pakette son bir sigara kalmıştı. Yarım saatte sigaraları içmemiş yemişim resmen. Ama Çatışmaya meslek hayatımda hiç bu kadar yaklaşmamıştım... 
emniyetli bir şekilde geçiyordum fakat 1'i hariç! Sancak(sağ) tarafımdan bizim gemimizi geçen tanker bir yandan o son balıkçı bir yandan beni sıkıştırıp duruyordu, Stajyere dümeni ele almasını söyledim ve komut verdim fakat gemi istediğim yöne dönmüyordu! aksine çılgınlar gibi gibi balıkçının üzerine gidiyorduk, Bir terslik olduğunu fark edip sorunu bulmaya çalışırken stajyerin dümeni etkisiz bir konuma aldığını fark ettim, hızla dümeni doğru pozisyona getirip tam aksi istikamette alabanda komutu verdim. Bir sancak bir iskele komutları ile balıkçıyı 20-30 metre ile sıyırmıştık, Bu esnada sancak tarafımızda ki tanker de balıkçılarla boğuşuyordu, hem birbirimizden sakınıyor hem de manevra yapmaya çalışıyorduk
Günler geçti ve egeye ulaştık, bütün kritik manevra bölgeleri şansıma bana denk geliyordu, stresten 2 günde neredeyse bir karton sigara içiyordum, neyse bir kaç stresli manevrayı daha geride bırakıp çanakkale ye ulaştık, Kendimi eve gelmiş gibi hissediyordum, Çanakkale boğazını 2. ve 3. kaptanın vardiyaları esnasında geçmiştik fakat marmaranın bir kısmı bana kalmıştı, daha önceden geçtiğim ve bildiğim bir bölge olduğundan vardiyaya oldukça rahat geldim. Her şey yolunda gidiyorken yine vardiya bitimime 1.5 saat kala ufukta yüzlerce yeşil ve kırmızı ışık gördüm, tam önümüzdeydi ve geri dönmek dışında kaçacak bir yerim yoktu, haritaları seyir uyarılarını inceleyip ne olduğunu anlamaya çalıştım fakat hiç bir bilgi yoktu, gittikçe ışık cümbüşüne yaklaşırken fark ettim bunların hepsi yarış yapan yelkenli teknelerdi. ve yağmur gibi pruvadan üzerimize yağıyorlardı. yine sancak tarafımda devasa bir tanker beni geçiyordu ve aramızda ki mesafe 200m civarındaydı, telsizle iletişim halinde bir süre yelkenlilerin arasında eş manevralar yaptık, çok ilginç bir tecrübeydi benim için. Ama böyle emniyetli olacağını düşünmüştüm. Daha sonra iskelede küçük bir boşluk görmemle rotayı derhal iskeleye çevirdim. Bir an da o yelkenli akınının içinden kurtulmuştuk, Tanker de aynı şekilde beni takip etti ve beni geçtikten sonra tekrar rotamıza girdim. Yine titreyen bacaklar yine adrenalin tavan, yine bitmiş bir sigara paketiyle vardiyamı teslim etmek üzereyken gelen maille şok oldum. Kaptan 2. ve 3. kaptanı bu limanda çekecekleri yazıyordu. Derhal 2. kaptanı arayıp haber verdim, adeta yıkılmıştık, o kadar iyi anlaşan 3lüydük ki... Bir anda her şeyin rengi değişmişti, Türkiye'ye varışımız kabus olmuştu...

Akdeniz - 25 Ağustos 2014

Ayın 12sinde Hereke limanına sabah erken saatler de yanaştık, öğlen olduğunda gerek şirketten gerek limandan gerek yeni personel gemiye dolmuştu. Bir yandan tahliye devam ediyor, bir yandan gemide denetleme yapılıyor bir yandan da ayrılanlar katılanlara gemiyi tanıtıyordu. Akşam üzeri gemi tenhalaşmıştı, fazlasıyla sevdiğim ve bağlandığım 2 adam! 2. ve 3. kaptan bavulunu toplamış gemiden ayrılıyordu. Nasıl anlatsam... hiç birimiz konuşmuyorduk, dolu gözler, anlamsız bir sırıtma ile sımsıkı kucaklaşmalar, güçlükle söylenen ama en derinden iyi dilekler... Ve vedalaşma! Gemiden gittikleri andan itibaren kendimi ıssız bir çölde tek başıma kalmış gibi hissettim, korktum ve ağladım. Uzun zamandır böyle ağlamamıştım, 2. kaptan o esnada aradı ve yine tutamadım koyverdim kendimi, önce bir şey söyleyemedi sonra bir kaç söz ile teselli etti beni en azından denedi, telefonu kapatıp yatağa bıraktım kendimi, uyumak istiyordum. Uyumak ve unutmak...

Hem de hıçkıra hıçkıra.
Ertesi gün oldukça kızgın ve moralsizdim, haksız yere 2 kişinin işine son verilmişti ve sindiremiyordum. İstifa dilekçesi yazmayı düşünürken enspektör ile sözlü tartıştık, o bana bağırdı ben ona, istifanı yaz getir dedi bana, ben de hay hay dedim zaten beklediğim de buydu, Her ne kadar paraya ihtiyacım olsa da bu denli onursuz ve gurursuz adamların yanında çalışamayacağımı biliyordum. Fakat yeni gelen ikinci kaptan bir şekilde buna engel oldu, Uzun uzun konuştuk ve sayesinde hayli sakinleştim, aslında beni sakinleştiren şey gemiye yeni gelen kaptanın beni hiç tanımamasına rağmen esnpektöre karşı savunmuş olduğunu öğrenmemdi. Hereke de geçen süre kabusum olmuştu eve gidip arkadaşlarımı görme hayalim varken ben liman kapısından dışarı çıkamıyordum, Kalkışımızdan iki gün önce dostum dediğim iki insan hereke'ye geldiler, Birlikte güzel bir yemek yedik, uzun uzun sohbet ettik, oldukça iyi gelmişti, gemiye döndüm ve yarım saat sonra vardiyam başlayacaktı, yine yaptığım işe lanet edip 15dakikasını ağlayarak geçirdim. Buradan bakınca çok sulu gözmüşüm gibi gelebilir ama nedenini anlamak için hayatınızın belli bir süresini gemilerde geçirmeniz gerekiyor. Sık sık duygusal bunalıma giriyor ağlıyorsunuz ve yıllar geçtikçe kalbiniz ve duygularınız kemikleşiyor, işte o aşamadan sonra insan olmaktan çıkıyor ve kendinizi kaybediyorsunuz. Bu işi yapmanın başka bir yolu yok ne yazık ki. 2 gün sonra limandan kalktık ve hızla uzaklaşıyorduk, gitme fikrine iyice kapılmıştım, denizciler bilir, gitmeyi bir kez istediğiniz de artık geri dönüşü yoktur. Bir haftalık seyir ve bir kaç saatlik yakıt operasyonu (MALTA) üzerine ispanyanın Carboneras limanına vardık, sabah demirleyip öğle saatlerinde yanaştık ve ertesi gece kalktık, oldukça yorucu ve yoğun geçen iki gündü, hiç birimiz tam anlamıyla uyuyamamıştık. Kalkışımızdan iki gün sonra yani ayın 30'unda tam da zafer bayramında kanarya adalarına yaklaşırken makine arızası sebebiyle durduk, tam 12 saat olmasına rağmen gelişme yok, fırtına yaklaşıyor. Bu arada yeni seferimiz nijerya, tam da ebola'nın patlak verdiği zaman! önlem için kullanacağımız medikal ekipmanlar geldi, korsan tehlikesine karşı geminin etrafını dikenli teller ile çevirdik ve şuan itibariyle fırtına sinyalleri gemiye gelmeye başlamış bulunmakta, sallanıyoruz :)
Açıkçası bu gemi de önümü göremiyorum, her an bir şey olacakmış gibi hissediyorum ve karamsarım, sanırım mesleğe nokta koymama sebep olacak bir deneyim oldu benim için, umarım fırtına fazla şiddetli geçmez. 

1 aylık Sessizlik - 28 Eylül 2014

Neredeyse tam 1 ay olmuş yazmayalı, sebebini açıklamam gerek var mı? Elbette var, ama şunu Tanrım! çok yaklaşmıştık... Tam gemiden kurtardık diye rahatlamışken bir anda geri yola geçen gemi, hızla nehrin karşı kıyısında ki köye doğru ilerliyorduk, yine çarpmamıza ramak kala tam yol ileri komutuyla gemiyi durdurduk. Römorkörler resmen hiç bir işe yaramıyordu ve akıntı bizi bir oraya bir buraya savuruyordu. Saatler süren manevra sonrası halatları nihayet limana verebildik, yanaşmamızın üzerine kadar akşama kadar hiç birimiz nefes alamamıştık. Gemiye gelen otoriteleri saymakla bitmez, bir babam eksikti açıkçası. Ebola'ya olan korkumuz sebebiyle hepimiz maskeli ve eldivenliydik, gemiye gelen 30'u aşkın liman işçisi bizimle dalga geçiyor eğleniyordu, günde 8 saat gemi karaya oturmuştu... O kadar da önemli değildi sular yükselince tekrar kurtulacaktık ve yüküm bir kısmı daha tahliye olunca bir sonra ki gel git de böyle bir problem yaşanmayacaktı. Nitekim öyle de oldu.
vardiya tutuyordum ve bu 8 saat tamamen benden sürekli bir şeyler istemeleriyle geçiyordu, ertesi gün öğle saatlerinde geminin anlamsızca limandan açılmasıyla alarma geçmiştik, saatlerce uğraşmamıza rağmen alçak su zamanında nehrin gel git akıntısı oldukça kuvvetliydi ve ırgatlarımız yetersiz kalıyordu, römorkör yardımıyla dahi gemiyi yanaştıramayınca fark ettik ki

söylemeliyim ki eylül ayı pek hoş geçmedi, fırtına gibi geçti üzerimizden ve hala kendimize tam anlamıyla gelebilmiş değiliz. En son kanarya adaların da geminin altını temizletmiştik, pek de ciddi olmayan ufak bir fırtına üzerine sorunsuzca nijerya lagos'a vardık, 4 gün boyunca limandan 200mil açıkta korsan tehdidi sebebiyle bekledik ve 4. günün sabahında erken saatlerde yola koyulduk, bir gece de lagos demir yerinde geçirip, gece geç saatte pilot ile birlikte yanaşma manevrasına başladık. Fakat gerek pilotun tecrübesizliği, gerek nehrin akıntısı az daha limanda ki gemilerden birine çarpmamıza sebep oluyordu, tam yol tornistan(geri) ile bir kaç metre kala durabilmiştik. Bacaklarım yine tir tir titriyordu hatta her zamankinden daha fazla,
Her gün gemiye birileri geliyor bir ton rüşvet alıp gidiyordu, kimi zaman para kimi zaman yiyecek içecek. Artık sabrımız tükenmiş ve tiksinmeye başlamıştık, gün geldi ve tahliyemizin sona ermesiyle gece geç saatlerde tekrar seyire çıktık. Sırada ki liman 10 saat mesafedeki Togoydu. yine gel git sebebiyle, gecemiz demirde geçti  ve ertesi sabah erken saatlerde yanaşma manevrasını tamamladık, şimdiye kadar gördüğüm tüm limanlardan farklıydı, bir iskele yardımıyla karaya bağlanmış bir platform düşünün, tam olarak geminin bordası platforma yanaşmadan sanki demirdeymiş gibi denizin ortasında duruyorduk. Sweller(ölü dalga) gemiyi deli gibi sallıyor botlarla bir sürü insan gelip gidiyordu, ama işin ilginç tarafı her hangi bir otorite yoktu, burada ki tek otorite gemiyi yanaştıran pilottu. 3 gün yükleme sonrasında draft sörveyini sweller sebebiyle pek sağlıklı yapamadık ve ortalama değerler üzerinden hesaplar yapıp ne kadar yük aldığımızı tam olarak bilmeden 12 saatlik uykusuzluk üzerine şafak vakti yola çıktık. 20. saati doldurduğumda nihayet yatağıma kavuşmuştum, seyrimizin 4. günü itibariyle dalgalar gemiyi dövmeye başladı, tam pruvadan gelen 3-4 metre yüksekliğinde ki swelle karışık dalgalar gemiyi oldukça sarsıyordu. 35kn esen rüzgar iki gündür devam ediyor, sanırım fırtınayı en şiddetli dün gece ve bugün öğlen hissettik, korkmamak elde değil, özellikle de bu gemide! Bir sonra ki dalganın gücünü ve gemiye neler yapabileceğini bilemiyorsunuz, doğa sonuçta. gemi dalgalar vurdukça sarsılıyor, çatırdıyordu, sürekli bu ambiyans içerisinde endişe içerisinde uyumaya çalışıyorsunuz, artık hiç sakinlemeyecekmiş gibi hava, Tam biraz rüzgarın şiddeti azaldığında akşam saatlerinde tekrar dalgaların sarsıntısıyla irkiliyorduk. Daha öncede bu bölge de çok sert bir fırtınaya yakalanmıştım ve aynı korkuyu tekrar yaşamak istemiyorum. Afrikanın her şeyi gibi denizi de oldukça vahşi. Umarım sorunsuzca güney afrika ya varır yakıtımızı alır ve hindistan a ulaşırız. Şuan dualarım bu yönde. 
Sallanmak - 19 Ekim 2014 

Sallanmak, saatlerce, günlerce, haftalarca sallanmak! bir zaman sonra her yerinizin ağrımasına, kaslarınızın yorulmasına ve uyuşuk hissetmenize yol açan etkisiyle şu an beni hayattan soğutmuş durumda. Fırtınanın şiddeti azaldı fakat sweller yüzünden durmaksızın sallanıyoruz, durban'dan yakıtımızı aldık ve hindistan a doğru yola çıktık. günler azaldıkça her şey düzeleceği yerde bu sallanma bütün huzuru bozmuş durumda, hayalet gemi gibiyiz, kaç gündür gülümsemiyorum acaba? neşe kalmadı hiç birimiz de, sallanmaktan bıkmış ve usanmış halde çalışmaya çalışıyoruz. Eskiden sallantı da uyumaktan zevk alırdım ama artık uyutmuyor! 

Vishakhapatnam - 10 Kasım 2014

Aradan yaklaşık koca 1 ay geçti oysa yukarıda ki satırları sanki daha dün yazmış gibiyim, 25 ekimde hindistan a geldik ve demirledik 6 kasımda bizi limana aldılar, yükün bir kısmı tahliye edilecek gemi hafifledikten sonra daha sığ sularda ki iç limana geçecektik. Sorunsuz bir manevrayla yanaştık, sabahın 8'inden beri ayaktaydım ve gece geç saatleri bulmuştu yanaşmamız. Liman vardiyasını devralıp sabah 4'e kadar vardiyada kaldım, yine 20 saati görmüş oldum böylece, Uykusuzluktan ölmek üzereyken vardiyamı teslim edip 6 saatlik uyku üzerine tekrar 8 saatlik vardiya ardından tekrar tam yatağa girmiştim ki çalan telefon ile geri kalktım. İkinci kaptan gemi enspektörünün gemiyi dolaşacağını be eşlik etmemi söyledi, uykusuz ve yorgundum içimden küfürler ederek tamam dedim, tam 5.5 saat boyunca enspektörle gemiyi dolaştık, ikinci kaptan da bizimle beraberdi ve tek yaptığım şey getir götür işlerini yapmaktı.
Düşüp bayılmamak için kendimi zor tutarken 2. kaptan gidip istirahat etmemi söyledi, dedim herhalde dalga geçiyor, vardiyama yarım saat kalmıştı çünkü. Ciddi olduğunu fark edip oralı olmadım ve vardiyayı aldım. Uyuklayarak geçen 6 saat sonra vardiyayı 22 saat üzerine teslim ettim. Direk bayılmışım, bir kaç saat sonra yine çalan telefonla uyandım yükün bir kısmı tahliye edilmişti ve tekrar demire çıkacaktık, 17.30da pilot gelecek diye hazırlığımızı yaptık 18:00de kendileri teşrif ettiler. Rıhtımdan kalkmış tam mendireği geçecek iken makine arızalandı. Römorkörler gemiyi tutuyordu, kaptanımız da makine dairesini arayıp durumu sordu, bir kaç dakika içerisinde halledicez denildi ve beklemeye koyulduk fakat 20 dakika olmasına rağmen arayan soran yoktu, kaptanımız tekrar makine dairesini aradığında baş mühendis tabiri caizse telefonda ne var diyerek anırdı, bağırtısını hepimiz duymuştuk. Ve şirketten gelen DPA'imizde köprüstündeydi. Kaptanımız gülümseyip telefonu kapattı ve beklemeye devam ettik, römorkörler ile bizi tekrar rıhtıma yanaştırdılar ve kaptanımız tekrar makineyi aradı, Baş mühendise sakin bir dil ile bir daha sesinizi yükseltmeyin hakkınızda rapor yazıcam dedi, Yine bir anırma karşılığında Bağırma bana gelirsem belanı s*kerim... Hepimiz yerimizden zıplamış neye uğradağımızı şaşırmıştık. Donup kalktık, kaptan bağırmaya devam ediyordu DPA araya girip sakinleştirmeye çalıştıysa da fayda etmedi. NEyse ki bir süre daha devam eden bağrışma sonrasında telefon kapandı. Manevra da bitmişti Yine benim vardiyamdı ve 17.30-24.00 arası vardiya tutuktan sonra tam yatmıştım ki yine bir telefonla uykum bölündü. Makine onarılmış ve manevraya hazırdı, Pilot gemiye çıkmıştı fakat güverte temizlenmezse geri gideceğini söylüyordu, kaptanımızda ne halin varsa gör diyerek liman kontrolünden başka pilot isteyeceğini söyledi, telsizle bir süre inatlaştıktan sonra reis güverteyi temizlemişti pilot da köprüstüne gelmişti.
kaptanımız 7 denizi inleten bir bağırmayla küfür koy verdi.

20. Kasım 2014

Pilot geldikten sonra hiç bir şey olmamış gibi manevra tamamlandı, demirledikten 1 gün sonra yine gece yarısı tam vardiyam bittiğinde limana geri yanaşacağımız haberi geldi. Manevra bittiğinde sabahın 5i olmuştu ve 3 saat uyku üzerine yine gelen telefon ile kalktım. Port state control gemiye gelmişti ve denetleme yapacaktı. Saatler süren denetleme sonrasında gemimiz belirli sebeplerden 5.5 ay sonra ikinci tutuklanışımızdı. Sonra ki gün gemiye class denetlemesi gelecekti ve bu denetleme port state controlden çok daha önemliydi, bütün gün ve gece yazılan uygunsuzlukları giderdik. Uykusuzluktan artık çatlayacakmış gibi hissediyordum kendimi. Yük operasyonunu takip edemiyorduk bile. Ertesi gün class denetçisi geldi ve biz bu esnada liman içersinde başka bir rıhtıma yanaştık, Yine aynı pilot gelmişti ve yine kaptanımızla kapıştılar. Ah Hintli! Senden nefret ediyorum! 
ötürü tekrar tutuklandı bu

Akşam saatleri 10'a kadar denetleme devam etti, artık herkes bitap düştüğünden yarın devam ederiz diyerek geri gittiler. Ertesi gün tutuklanma yüzünden bağlı olduğumuz bayrak devleti de kendi denetçisini gemiye göndermişti, Sabah erkenden geliyor akşama kadar gitmiyorlardı ve onlar gemide olduğu sürece ayakta olmak eşlik etmek zorundaydık. Gittikleri an buldukları maddeleri hemen düzeltiyorduk, ertesi gün geldiklerinde yine başka maddeler buluyorlardı. Derken 4. gün 3 otorite birden aynı anda son bir denetleme yapacaklarını söylediler. Artık bunun adı overdose olmuştu! Tabi her şey bununla da bitmiyor, gemide birisi sürekli ekipmanlara zarar veriyor ve yeni maddeler bulmalarını sağlıyordu, kim olduğunu bir türlü bulamıyoruz, neyse ki o gece arızaları fark edip giderdim. Artık denetlenmeye hazırdık.Günün sonunda geminin tutukluluk hali kalkmıştı, Tam buna sevinirken kaptanımızın ve baş mühendisin işine son verdiler. O anda 2. 3. ve ben istifa dilekçelerimizi hazırlayıp teslim ettik. Gemide ki şirket yetkilileri şaşkına dönmüştü bu tavır karşısında ama doğru olan buydu. Bizi o limanda çekemeyeceklerini bildirip 5 gün sonra singapur geçişinde çekeceklerini söylediler, bu süreçte dpa kaptan oldu enspektörde baş mühendis ve kabus gibi 1 haftalık seyir üzerine şuan singapur a 1 gün uzaklıktayız. Çantamı topluyorum :) 1 hafta burada kalıp askerlik tecil başvurusunda bulunup evime dönücem .Geriye son 2 vardiyam kaldı, umarım bir daha gemiye dönmemek üzere ayrılırım...


Günlüğüm Burada bitiyor, vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Singapur da beni ve 3. kaptanı çektiler ben 1 hafta kaldım tecil başvurumu yaptım ve evime döndüm. Şuan hala iş aramakta ve gemiye çıkmamakta direnmekteyim :) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Motosiklet Aşkı / Love Of Motorcycle