Son Sefer Üzerine 1 yıl.
5.5 aylık seferim boyunca tuttuğum günlük notlarını yazmaya başlamadan önce 1 yıl içinde neler yaşadığımdan kısaca bahsetmek istiyorum, İlk zabitliğimin mide bulandıran heyecanıyla 6 aylık bir sefere çıkmış Türkiye'den katılmış ve singapur da ayrılmıştım, benim 5. gemimdi ve meslek hayatımda ilk kez beni son derece korkutan bir fırtınaya yakalanmıştık. O görüntülere buradan ulaşabilirsiniz. Neyse, işte ilk zabitliğime rağmen son derece keyifli bir 6 ay geçirmiştim. Öyle ki o seferimde pek günlük tutma ihtiyacı da hissetmedim. Ya da tutmuşta olabilirim. Hatırlayamadım şimdi.
Seferden dönüşümle birlikte hemen gittim bir Harley Davidson Showroom'una ve senelerdir hayalini kurduğum motorun üzerine oturdum. Showroom sahibi önce beni bi kışkışlamaya yeltendi fakat, gururla alacam ben bunu dedim. Pek kaile almamış görünüyordu. Biraz konuştuk üzerine, daha doğrusu konuşan bendim. Baktım adam beni pek iplemiyor sinirlendim ben de hede hödö diyip showroomdan sinirle çıktım. Ama İstanbul burası başka Harley satan Showroom mu yok ? Var tabiki gittim bağdat caddesine Ben Sportster Iron 883 almak istiyorum dedim. Yetkili bir abi yanıma gelip hay hay dedi, bana motoru tanıttı ki hiç gerek yoktu zaten en küçük cıvatasına kadar motoru biliyordum. Yıllarca hayalini kurmuşum sonuçta. Ama adamın işini yapmasına izin verip dinledim. İlk defa duyuyormuş gibi tepkiler falan bile veriyordum Aaa öyle mi? Hadi ya? Adamlar bunu da düşünmüş arkadaş! Adamlar yapıyor abi! gibi... :)
Motorun fiyatının büyük bir kısmını kredi çekip ödeyecek geri kalanını da hesabımdan verecektim, böylece hesabımda ki parayı bitirmeden uzun süre karada kalabilecek ve motorumun tadını çıkarabilecektim. Kredi çekildi, günler geçti, motosikletim teslim aşamasına geldi fakat ben hayatımda motosiklet kullanmamıştım ki bu 900cc'lik canavarı öylece satın almak neyin cesaretiydi? Dedim ki siz bana motoru teslim etmeyin maslak şubenize gönderin, (Bana motor satmayan gıcık abinin surat ifadesini görmek istiyordum, gördüm de) ben de o arada motosiklet eğitimi alayım. Tamam dedi yetkili abi, sana özel eğitmenimizin numarasını vereyim dedi. tamam dedim aldım numarayı, görüştüm saygıdeğer hocam ile. 10 saat birlikte çalıştık 1000tl para verdim ve son ders nihayet kendi motorumla eğitim alacaktım. Elim ayağım titriyordu heyecandan, anahtarı kontağa takmam bir kaç dakikamı almıştı. Bu kadar titrerken nasıl sürecektim bu canavarı ? Kontağı açtım, Debriyaja basıp motoru çalıştırdım. Benim 3 katım titriyordu motor, egzoz sesinin tatlılığını Harley bilenler bilir. Bir Süre ritmi dinledim. Vitesi bire taktım ve gaz kolunu çevirdim. Sert bir kalkış olmuştu fakat hayallerim de gerçek olmuştu. Günün sonunda motora sanki yıllardır biniyormuşçasına hakimdim. O gün eve motorumla döndüm. Fakat sürmeye doyamamıştım. Sabah gün henüz ağarmaya başlamışken koştum ve bebek sahilinde bomboş yollarda sürdüm. O 6 aylık eziyetimin karşılığını fazlasıyla almıştım. Aradan günler ve haftalar geçti. sürmediğim bir tek gün bile yoktu. Ve bir gün Bakırköy civarlarında 2 motor giderken virajda arkadan bir arabanın bana çarpmasıyla yere düştüm.
Oldukça sert bir düşüştü ve sol ayağım motor altında bir süre sıkışık kalmış ve beraber sürüklenmiştik. Sürüklenmenin ve yerde olmanın şokunu atlatınca olduğum yerden zıpladım, kafamda ki tek şey motorun durumuydu. Benzin akıyor ve motor hala çalışıyordu. Hemen kontağı kapattım ve motoru kaldırdım. Koruma demiri sayesinde arka sinyal lambası haricinde tek bir çizik bile yoktu üzerinde. Motoru ayaklığın üzerine yatırıp tüm öfkemle bana çarpan adama döndüm. O an gök yüzü kararmış, şimşekler çakıyor, buz gibi rüzgarlar esiyor gözlerimden ateş çıkıyordu! Fakat adamın o üzerinde ki beyaz gömlekle aynı renge girdiğini ve yanında çocuklarıyla karısını görünce bir anda bulutlar açıldı güneş parıldadı kuşlar cıvıldadı. Ellerimi iki yana açıp biraz dikkat et be kardeşim ifadesiyle adama baktım. Bir süre su içip şoku atlattıktan sonra varacağımız yere kadar tekrar motoru kullandım. Vardığımız yerde bir kaç saat geçirdikten sonra sanki sol ayak bileğim yerinden testereyle kesiliyormuşçasına ağrıyordu. Üye olduğum klüpten 2 kardeşimden biri motorumu aldı ben de diğerinin arkasına oturdum ve eve geldik, yakında ki özel hastaneye gittim, ortopedist izinli olduğu için teşhis koyamadılar. Eve dönüp kendi imkanlarımla leğene su doldurdum ve içine küp buzları da doldurup ayağımı içine koydum. Dünyalar benim olmuştu. sık sık buzları yeniliyordum. Fakat gece artan ağrılarım yüzünden balat devlet hastanesine gitmek zorunda kalmıştım. Neyse ki kırık ve çıkık yoktu fakat ayak bilek kemiğimde ufak bir kayma vardı ve orada ki dokular fazlasıyla hasar görmüştü. Bu arada vücudum asfalt yanıklarıyla kaplıydı.
Sonuç olarak 6 ay boyunca oturduğum yerden pek kalkma şansım olmadı. Ağrım hiç azalmıyordu. Tam o zamanlarda gezi olayları olmuştu ve ben gidemediğim için kendimi yiyip bitiriyordum. ama baktım böyle olmayacak kalktım 3 gün gittim. Fakat ayağımda ki ağrı daha da artmıştı ve ne yapabilirim diye düşünürken motosikletle yardım malzemesi taşıma fikri aklıma geldi. Normal zaman da deli gibi ağrıyan ayağım motor üzerindeyken bana mısın demiyordu. Aradan ancak 6 ay geçmişti ki ben tekrar eski ayağıma kavuşmuştum. Fakat param hızla suyunu çekiyordu. Derhal sefere çıkmalıydım! Evraklarımı hazırlayıp şirket aramaya koyulmuştum ki, Annem ve Babam boşanma kararı aldılar. Annem gitme kal biraz daha dedi ben de kıramadım. Şirket arama işini askıya alıp gelen iş tekliflerini geri çevirdim. 3 ay bir süre daha karada kaldım bu süreçte ikinci kazamı yaptım. motorum yaklaşık 2000tl hasar aldı, ve son paramı da buna harcadım. Tekrar Şirket aramaya koyuldum fakat hükümetimizin yoklama kaçakları'nın peşine düşmesiyle yine kapana kısılıp kalmıştım. Askere gitmeye hazırlanırken motosikletimi satmak durumunda kaldım. En azından ben askerdeyken annem ve kız kardeşim bununla geçinir düşüncesi vardı. O esnada ek tecil hakkımın olduğunu öğrendim ve şartları yerine getirip ek tecil hakkını aldığım gibi şirketleri taciz etmeye başladım. 1 ay içerisinde gideceğim gemi belli olmuştu. İşte bu noktadan sonra okuyacağınız her şey o sefere ait günlüğümden yazılmış olacak. İnanın ayırdığınız zamana değecektir. :) İyi okumalar.
Seferden dönüşümle birlikte hemen gittim bir Harley Davidson Showroom'una ve senelerdir hayalini kurduğum motorun üzerine oturdum. Showroom sahibi önce beni bi kışkışlamaya yeltendi fakat, gururla alacam ben bunu dedim. Pek kaile almamış görünüyordu. Biraz konuştuk üzerine, daha doğrusu konuşan bendim. Baktım adam beni pek iplemiyor sinirlendim ben de hede hödö diyip showroomdan sinirle çıktım. Ama İstanbul burası başka Harley satan Showroom mu yok ? Var tabiki gittim bağdat caddesine Ben Sportster Iron 883 almak istiyorum dedim. Yetkili bir abi yanıma gelip hay hay dedi, bana motoru tanıttı ki hiç gerek yoktu zaten en küçük cıvatasına kadar motoru biliyordum. Yıllarca hayalini kurmuşum sonuçta. Ama adamın işini yapmasına izin verip dinledim. İlk defa duyuyormuş gibi tepkiler falan bile veriyordum Aaa öyle mi? Hadi ya? Adamlar bunu da düşünmüş arkadaş! Adamlar yapıyor abi! gibi... :)
Motorun fiyatının büyük bir kısmını kredi çekip ödeyecek geri kalanını da hesabımdan verecektim, böylece hesabımda ki parayı bitirmeden uzun süre karada kalabilecek ve motorumun tadını çıkarabilecektim. Kredi çekildi, günler geçti, motosikletim teslim aşamasına geldi fakat ben hayatımda motosiklet kullanmamıştım ki bu 900cc'lik canavarı öylece satın almak neyin cesaretiydi? Dedim ki siz bana motoru teslim etmeyin maslak şubenize gönderin, (Bana motor satmayan gıcık abinin surat ifadesini görmek istiyordum, gördüm de) ben de o arada motosiklet eğitimi alayım. Tamam dedi yetkili abi, sana özel eğitmenimizin numarasını vereyim dedi. tamam dedim aldım numarayı, görüştüm saygıdeğer hocam ile. 10 saat birlikte çalıştık 1000tl para verdim ve son ders nihayet kendi motorumla eğitim alacaktım. Elim ayağım titriyordu heyecandan, anahtarı kontağa takmam bir kaç dakikamı almıştı. Bu kadar titrerken nasıl sürecektim bu canavarı ? Kontağı açtım, Debriyaja basıp motoru çalıştırdım. Benim 3 katım titriyordu motor, egzoz sesinin tatlılığını Harley bilenler bilir. Bir Süre ritmi dinledim. Vitesi bire taktım ve gaz kolunu çevirdim. Sert bir kalkış olmuştu fakat hayallerim de gerçek olmuştu. Günün sonunda motora sanki yıllardır biniyormuşçasına hakimdim. O gün eve motorumla döndüm. Fakat sürmeye doyamamıştım. Sabah gün henüz ağarmaya başlamışken koştum ve bebek sahilinde bomboş yollarda sürdüm. O 6 aylık eziyetimin karşılığını fazlasıyla almıştım. Aradan günler ve haftalar geçti. sürmediğim bir tek gün bile yoktu. Ve bir gün Bakırköy civarlarında 2 motor giderken virajda arkadan bir arabanın bana çarpmasıyla yere düştüm.
Oldukça sert bir düşüştü ve sol ayağım motor altında bir süre sıkışık kalmış ve beraber sürüklenmiştik. Sürüklenmenin ve yerde olmanın şokunu atlatınca olduğum yerden zıpladım, kafamda ki tek şey motorun durumuydu. Benzin akıyor ve motor hala çalışıyordu. Hemen kontağı kapattım ve motoru kaldırdım. Koruma demiri sayesinde arka sinyal lambası haricinde tek bir çizik bile yoktu üzerinde. Motoru ayaklığın üzerine yatırıp tüm öfkemle bana çarpan adama döndüm. O an gök yüzü kararmış, şimşekler çakıyor, buz gibi rüzgarlar esiyor gözlerimden ateş çıkıyordu! Fakat adamın o üzerinde ki beyaz gömlekle aynı renge girdiğini ve yanında çocuklarıyla karısını görünce bir anda bulutlar açıldı güneş parıldadı kuşlar cıvıldadı. Ellerimi iki yana açıp biraz dikkat et be kardeşim ifadesiyle adama baktım. Bir süre su içip şoku atlattıktan sonra varacağımız yere kadar tekrar motoru kullandım. Vardığımız yerde bir kaç saat geçirdikten sonra sanki sol ayak bileğim yerinden testereyle kesiliyormuşçasına ağrıyordu. Üye olduğum klüpten 2 kardeşimden biri motorumu aldı ben de diğerinin arkasına oturdum ve eve geldik, yakında ki özel hastaneye gittim, ortopedist izinli olduğu için teşhis koyamadılar. Eve dönüp kendi imkanlarımla leğene su doldurdum ve içine küp buzları da doldurup ayağımı içine koydum. Dünyalar benim olmuştu. sık sık buzları yeniliyordum. Fakat gece artan ağrılarım yüzünden balat devlet hastanesine gitmek zorunda kalmıştım. Neyse ki kırık ve çıkık yoktu fakat ayak bilek kemiğimde ufak bir kayma vardı ve orada ki dokular fazlasıyla hasar görmüştü. Bu arada vücudum asfalt yanıklarıyla kaplıydı.
Sonuç olarak 6 ay boyunca oturduğum yerden pek kalkma şansım olmadı. Ağrım hiç azalmıyordu. Tam o zamanlarda gezi olayları olmuştu ve ben gidemediğim için kendimi yiyip bitiriyordum. ama baktım böyle olmayacak kalktım 3 gün gittim. Fakat ayağımda ki ağrı daha da artmıştı ve ne yapabilirim diye düşünürken motosikletle yardım malzemesi taşıma fikri aklıma geldi. Normal zaman da deli gibi ağrıyan ayağım motor üzerindeyken bana mısın demiyordu. Aradan ancak 6 ay geçmişti ki ben tekrar eski ayağıma kavuşmuştum. Fakat param hızla suyunu çekiyordu. Derhal sefere çıkmalıydım! Evraklarımı hazırlayıp şirket aramaya koyulmuştum ki, Annem ve Babam boşanma kararı aldılar. Annem gitme kal biraz daha dedi ben de kıramadım. Şirket arama işini askıya alıp gelen iş tekliflerini geri çevirdim. 3 ay bir süre daha karada kaldım bu süreçte ikinci kazamı yaptım. motorum yaklaşık 2000tl hasar aldı, ve son paramı da buna harcadım. Tekrar Şirket aramaya koyuldum fakat hükümetimizin yoklama kaçakları'nın peşine düşmesiyle yine kapana kısılıp kalmıştım. Askere gitmeye hazırlanırken motosikletimi satmak durumunda kaldım. En azından ben askerdeyken annem ve kız kardeşim bununla geçinir düşüncesi vardı. O esnada ek tecil hakkımın olduğunu öğrendim ve şartları yerine getirip ek tecil hakkını aldığım gibi şirketleri taciz etmeye başladım. 1 ay içerisinde gideceğim gemi belli olmuştu. İşte bu noktadan sonra okuyacağınız her şey o sefere ait günlüğümden yazılmış olacak. İnanın ayırdığınız zamana değecektir. :) İyi okumalar.
Yorumlar
Yorum Gönder